Meşguliyetler, 2014
@ 5533, Istanbul.
Mart-Mayıs 2014
Etkinlikler, sergi
5533, İstanbul
5533’e davet eden: Özge Ersoy, organize eden: Merve Ünsal
5533’ü, hem açık ofis hem de görsel sanatlar alanında yazarlık, editörlük, sunum biçimleri gibi konular üzerine çoğunlukla spontane, küçük çaplı buluşmalar için kullanan Meşguliyetler, 10 hafta sürdü.
Sürecin sonunda mekanı farklı şekillerde kullanmış olan ya da ziyaret eden sanatçıların 5533’e bıraktığı işlerle oluşan sergi, Meşguliyetler’i sonuçlandırdı.
Süreç hakkında Merve’nin yazdığı metni buradan okuyabilirsiniz.
“Things That Keep You Busy,” organized by Merve, was open for 10 weeks, utilizing the space for co-working and spontaneous, small-scale events centered on writing, editing, and presentation methods for artists. The artists using the space left artworks in the space, culminating in an exhibition by the end.
Özge Ersoy’un 5533’teki Meşguliyetler için çizdiği çerçeve:
Sanat inisiyatiflerinden beklentilerimiz nasıl değişiyor? İnisiyatifleri, ‘bağımsız’, ‘küçük ölçekli’, ‘esnek yapılı’, ‘katılımcı’, ‘deneysel’, ‘mütevazı’, ‘kar amacı gütmeyen’ gibi sıfatlarla anlatmaya çalışıyor, çoğu zaman kurumsal veya ticari yapılardan ayırmaya gayret ediyoruz. Peki inisiyatif-kurum ayrımı ne işimize yarıyor? Bu ikilem olmaksızın sanattaki üretim ve örgütlenme tavırlarını nasıl düşünebiliriz? İşte bunlar, Nancy ve Volkan’la aramızdaki diyaloğu başlatan sorular.
5533’ten bana gelen daveti, beraber düşünerek üretmeye açık olan ve birbirinin üretimlerini takip eden üç kişiye yönelttim: Merve (Ünsal), Özden (Demir) ve Ali (Taptık). Kendini –sanatçı, fotoğrafçı, editör, mimar, mimarlık tarihçisi, kısa film yönetmeni, vb.– birçok farklı şekilde tanımlayan bu üç kişi, 5533’ün 2014’teki meşguliyetlerini belirleyecek; tek sabiti fiziksel mekan olarak alıp 5533’ün hem konuğu hem de ev sahibi olacaklar.
Merve, Özden ve Ali bu sene boyunca belirli bir tema veya süreye bağlı olmadan etkinlikler düzenleyecekler. Kendi önceliklerine göre şekillenecek bu etkinlikler boyunca birbirimize sorular sormaya devam edeceğiz. Yaratıcı girişimcilik jargonuna giren, büyük kurumlar tarafından benimsenen ‘deneysellik’ ilkesinin anlamını kaydırmak mümkün mü? Kurumsallaşmış tavırlarımız neler, bunları kırmak ya da sahiplenmek istiyor muyuz? Ve inisiyatiflerin dönüştürücü güce sahip olması şart mı?
Böyle bir yapıyı kurma çabamız, birey, grup ve kurum arasındaki ilişkiler üzerine kafa yormak istememizle alakalı. Bu ufak jest, daha büyük bir fikre –inisiyatiflerin, kurumların, hatta koleksiyonların ve arşivlerin nasıl toplumsallaşabileceğine–bağlanıyor benim için. Cevap UNESCO’nun uzantısı olan, statik bir ‘kültürel miras’ kavramı üzerinden aranmamalı. Bu tartışma daha ziyade üretici, izleyici ve katılımcı konumlarımızın nasıl şekillendiği üzerine. İnisiyatifler, kurumlar, müzeler bizi nasıl değiştiriyor, diğer yandan biz onları nasıl dönüştürüyoruz?